SERPİL SOKAK

 Fellah köftesi bir Adana klasiğidir ama her yörede hanımların favorisi olmuştur Size basit olarak tarifini vereyim;yarım kilo ince bulgura bir su bardağı irmik ve bir yumurta kırın,yarım su bardağı un ve su ile yoğurun(tuz ve biber salçası ilave edin).Minik toplar yapıp,ortasına parmağınızı bastırın.Sosu için biber salçası,zeytinyağı,sarımsak,yeşil soğan ve maydanoz gerekli.Zeytinyağında dövülmüş sarımsak ve salça pişirilir üzerine maydanoz ve yeşil soğan ince ince doğranarak ilave edilir.Köfteler on beş dakika suda haşlanır ve sosu ile buluşturulur.Afiyet olsun. Lokma tatlısı annemin çok güzel yaptığı bir tatlıdır bende elimi annemden almışım herhalde.İki su bardağı un,bir su bardağı su,bir çorba kaşığı kuru maya,bir yemek kaşığı şeker ile hamuru hazırlanır ve dinlendirilir.Kızgın yağda kaşık kaşık kızartılır.Şerbeti için iki bardak şeker, iki bardak su kaynatılır.Kızgın lokmalar ılık şerbete atılır ve afiyetle yenilir.

Anne, sevginin resmi,terbiyenin beşiği,cennetin eşiğidirŞevkat pınarıdır.Rahmeti,sevgiyi,iyilik ve güzelliği o büyütür.Sonra da erkenden kalkıp ailesine böyle kahvaltılar hazırlar.Her zaman afiyetler olsun kuzularıma...

Esdikçe bad-ı subh perişansın ey gönül Benzer esir-i turra-i canansın ey gönül                                             Nedim Esdikçe sabah rüzgarı perişansın ey gönül Belli ki sevgilinin bir saç teline esirsin gönül Gönlüm bir gergeftir,rengarenk,derin nakışlar hep orada işlenir.Varılmayana vardırır,görülmeyeni gösterir,nakışlarında.Gönlümü kocaman bir bahçe yaptım,dostlara bağışladım.Orada her türlü çiçek açar.Gelincikten papatyaya,menekşeden laleye kadar,her türlü çiçek.Ama en çok açan güldür.Gönlüm bir dalgası denizin,bazen sessizce ağlıyor,bazen avaz avaz bağırıyor.Okyanusun diplerine aşkla süzülüyor.Kah kumları okşuyor,kah köpüklerini göğe savuruyor.

Bedia arkadaşıma akşam çayına gitmiştim,çok lezzetli şeyler hazırlamıştı,bunlardan bir tanesi de bu tatlı.Çok beğendim,tarifini vermek istedim.Çok kısa sürede hazırlanıyor,hem görselliği hem de tadı çok hoş.Üç su bardağı süte üç kaşık irmik,üç kaşık şeker karıştırarak yoğunlaşıncaya kadar pişiriyorsunuz,ocaktan indirilince bir paket toz krem şantiyi karıştırıyorsunuz.Soğutulup küçük toplar yapıyor ve hindistan cevizine ya da kakao karıştırılmış hindistan cevizine buluyorsunuz ve hazır.

Bir çiçek istiyorum ben bakmasam solacak, Bir kanat istiyorum beni yerden alacak, Bir güneş istiyorum gece bende kalacak...                                       Behçet Kemal Çağlar Yüreğimi katar katar hayal gücünün dipsizliğine çeken hikmettir şiir.Dil onun zırhı,fikir kılıcı.Onunla denizin dibindeki istiridyenin içindeki inciyi görürüz,has gözümüzdür şiir.Gönül dilsiz kalırdı şiir olmasa.Düşünceler kutuplarda donar,ekvatorda erirdi,şiir onları kucaklamasa.Gönlün en keskin renklerinden biridir şiir,hüznü boyasına banar,değiştirir.Bazen sonsuzluğun şarkısını söyler bazen bitişin ağıdını yakar.Kelimelerden bir ufuk çizer,yangın yeri gibi ,alevleri göğü tutan.Kafamıza da gönlümüze de düşürür ateşini.İçimizin en izbe yerlerine huzur hüzmeleri serper.Elif gibi ince bir çizgidir,bir ucunda gönlümüz,öbür ucunda Allah.

Bir dil var,bu dili yalnızca anneler ve çocukları bilir,kelimeleri sonsuzdur.Musiki gibidir anne sesi ,kulaklardan gönle akar.Bir yanı gerçek,öbür yanı hayal.Çok uzaklarda olsanız da duyarsınız o güzel şarkıyı,onun sesinde temiz ve berrak ırmakların sularında yıkanırsınız. Onun dilinde söz ruhlanır,Hakka kanat açar dua olur,korur,arındırır.Onun sözü bir bengisudur,bir damla içsen gönlün ölümsüzleşir. Onun gönlü bir ummandır,dibine erilmeyen bir umman.Bazen coşar fırtınalar beşiği olur,bazen durulur huzura yuva olur. Gönül  göğümde sabırla dolanan, Gözlerinde harelenen o ince duman Benim sonsuzluğumdur "Ak pürçekli,izzetli canım anam..."Dedem Korkut  diliyle

Eylül harika bir ev hanımı,çok maharetli.Eli lezzetli denir ya işte öyle,bu böreği de bize ikram etmek için yapmış,ellerine sağlık,çok beğendim.Yufkayı ortadan ikiye bölüp,yumurta ,tereyağı,süt karışımı üzerine sürülüp,peynirli harç ile rulo sarıp,gül şeklinde kıvıracaksınız.Üzerine yumurta sarısı ve çörek otu.

Biz kulesi bir çok surlarla çevrili şato gibiyiz,iç savunmamız oldukça çok ve karmaşık.Hayatımızın entellektüel ve ahlak yapısını,düzen ve dağınıklığını,teslimiyet ve ya hakimiyeti meydana getiren psikolojik unsurlardır.Fikri ve fizyolojik arzuların disiplini ahlaki  yapımızı belirler.Bütün bunlarda iç savunmamızın içeriğini.İnsan dejenere olduğu zaman değerlerini kullanmamaya başlar. Mekaniğin ,fiziğin,kimyanın tekniklerine aşina olduğumuz kadar,felsefeye,entellektüel kültüre de yabancı olmak somut ve soyutu birbirine karıştırmaktır. Zeka yalnız başına ilim meydana getirme yeteneğinde değildir.İlim zekayı kuvvetlendirir.İlim sahibi insanlar gözlem ve anlama gücünden başka özelliklere de sahip olmalıdır;mesela yaratıcı muhayyileye... Maddi alemi değiştiren ilim,bize kendimizi değiştirme gücü verip,varlığın sırrını açıklamıştır.İlmin sınırsız gücünü kendi  yararımıza kullanabilmeliyiz.Düşünce,manevi ıstırap,fedakarlık,güzellik,huzur kavramları şahsiyetin gücünü artırır.Ahlaki,este

Bu sevimli vosvosu sizin de görmenizi istedim.  Ve bunu da görmelisiniz.

AŞK-I  İSTANBUL  Aşkın sesinin her yerden duyulduğu şehir,afife mekanlarda sıcak sohbetlerin,hülyalı manzaraların şehri...Gez gez doyamadım bu şehri,her bir yanı ayrı güzel,heyecan verici.Beyoğlu'nun arka sokaklarından,Beyazıt'a,Moda sahilinden Üsküdar'a,İstiklal caddesine,Bağdat caddesine,Bebek ,Ortaköy,Kadıköy,Mahmut Paşa,Tahta kale,Kapalı çarşı ve aklıma gelmeyen bir dolu yer,her biri çok etkileyici.Hele de dostlarla buraların tadı daha bir başka güzel. Şehrin her köşesi, her sokağı aşk biriktirecek mekanlarla dolu,aşksız olmaz bu şehir. Beyoğlu'ndaki vitrinlere bakarken İstanbul'la dost olmak istiyorum.

Kahvaltıyı daha keyifli hale getirmek için özel birşeyler yapmalı.Yumurtalı ekmeklerden işe  yarar,hem bayat ekmekler degerlendirilir hem de çocuklarin beğeneceği sağlıklı bir lezzet  ortaya çıkar.Tereyağıyla,çırpılmış yumurtaya bulanmış ekmek dilimleri kızartılır ve beyaz peynirle afiyetle yenir.Bizim soframızda kapış kapış gidiyor.

İstanbul Kadıköyde çok sevdiğimiz dostlarımıza misafir olduk geçtiğimiz hafta.Sohbet, muhabbet çok hoş vakit geçirdik.

Beşiktaş sahilinde tanıştk bu tombiş kediyle,çok sevimliydi,dakikalarca eşimle oğlumla oynadı. Türk-İslam kültürünün kedilere ilişkin günümüze yadigar en kalıcı nasihati kuşkusuz Hz. Muhammed’in yeleğinin üzerinde uyuyan kediyi rahatsız etmemek için yeleğini kesip atması öyküsüdür.. Bir de “dört ayak üzerine düşme”nin sırrı olarak aktarılan peygamberimizin bir kedinin sırtını sıvazlaması kıssası! Ancak genellilikle küçük çocukların bilmeden kedilere eziyet etmesinin engellenmesi için kuşaktan kuşağa anlatılan “hikaye” kıvamındaki bu öykü hazreti Peygamber’in kedi sevgisini tam açıklamaz. Esasen bu kedinin nitelikleri de pek bilinmez.. Ev kedisi midir, sokak kedisi midir, “sırtı sıvazlanan” ve bu andan sonra kedilerin hep dört ayak üstüne düşmesini neden kedilerin atasının o olup olmadığı hep merak konusudur. Anlatılanlara göre peygamber efendimizin kedisinin ismi Müezza’dır.. Hz. Muhammed kedisi Müezza’yı o kadar çok severmiş ki, Müezza bir gün sedirde oturan Hz. Muhammed

 Mis gibi kitap kokusu ve yanında yaşanmışlıklar,herbirinde ayrı hikâyeler okuduk,çok etkileyiciydi.Birbiriinden kıymetli binlerce kitap,eşim kucak dolusu kitapla ancak çıkabildi ama yetmez,hepsi bizim olmalı.Bu kitapları okumak çok daha zevkli geliyor bize.